Platon abimin,günümüze ulaşmış 3 eseri var.Sırasıyla ; Politeia(Devlet),Politikos(Devlet Adamı) ve Nomoi(Yasalar)..Bu eserlerde Atina Site yaşamını gözlemlemiş..
Günümüzde yaptığımız,yapılan,yerleşmiş sınıflandırmalar vardır hani, Askerler,Politikacılar,Üniversite Hocaları,Beyaz Türkler,Sabetayistler,Masonlar,İşçiler,Fakirler,Varoşlar vs vs..
Bizim bu mevzubahis sınıflandırmayı,Platon Abim,artık Atina’nın o zamanki nüfusunun 350.000’lerde olmasından mıdır bilmem 3’e indirmiş aga..
1)Çalışanlar; toplumun maddi gereksinimlerini,isteklerini karşılayanlar.
2)Savaşçılar; düşmanla savaşmak,iç güvenliği sağlamakla yükümlü olanlar.
3)Yöneticiler; soylular sınıfı olup,olgun,bilge kişilerdir,toplumu yönetmekle görevlidirler..( Kendi de soylu ya paşam,hemen kendini kondurmuş oraya)
Bu 3 sınıflandırmanın dışında kalanlara neden değinmemiş hiç? Ya da adam değindi,eserleri kayboldu,ya da değindi kahvehanenin birinde,eserine koymamıştır,bilmiyorum..İşsizler sınıfı nerde aga? Bizde 10 milyon kadar var mesela : )
Peki Platon abim,bu oluşturduğu sınıfsal yapıyı temellendirmek için ne yapmış?
Kendi de itiraf ettiği üzere,YALAN UYDURMUŞ..
Eserinden aynen nakil; (kendi kendine diyaloga giriyor)
(+)Demin gerekli bazı yalanlardan söz etmiştik.Böyle güzel bir yalan bulup,hem önderleri,hem de yurttaşları buna inandırabilir miyiz dersin?
(-)Nasıl bir yalan?
(+)Yeni bulunmuş bir şey değil, bir Fenike masalı; şairlerin dediklerine göre birçok yerlerde olmuş bir şey, ama bizde olmamış, belki de hiç olmayacağı için inandırılması güç.İnsan çok usta olmalı.
(-)Ne olduğunu söylemekten çekiniyorsun sanki,söylesene!
(+)Söylersem,çekinmekte haklı olduğumu anlarsın.
(-)Haydi çekinme,söyle.
(+)Peki söyleyeyim.Nasıl bir cüretle ve ne kelimelerle konuşacağımı bilmem,ama önce önderleri ve yardımcıları,sonra da bütün şehri şuna inandırmaya çalışacağım;kısaca diyeceğim ki; “Biz sizi bazı ilkelere göre yetiştirdik ya,bunlar bir çeşit rüyaydı.Gerçekte siz,silahlarınız,bütün eşyalarınızla birlikte yerin altında yetiştiniz,yoğruldunuz.Toprak, bir ana gibi,iyice büyüttükten sonra yeryüzüne çıkarttı sizi.Üstünde yaşadığınız bu toprak sizleri büyüten,emziren ananızdır.Ona saldıran olursa korumak boynunuzun borcudur.Yurttaşlarınız da aynı toprağın çocukları ve sizin kardeşlerinizdir.”
(-)Doğrusu boşuna çekinmemişsin,bu yalana başvururken!
(+)Evet, ama sonunu dinle: “Bu toplumun birer parçası olan sizler,diyeceğim,birbirinizin kardeşisiniz.Ama sizi yaratan Tanrı,aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır.Onlar bunun için baş tacı olurlar(Kendisini övüyor gene paşam) Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş,çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır.Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre,sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir.Ama arada bir,altından gümüş,gümüşten de altın doğduğu olabilir(Bu cümleyle de,ulan bunu da araya katıyım ki “kast” sistemi benden çıkmış olmasın” demiş olabilir) Bunun için Tanrı,her şeyden önce önderlere,doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini,içlerine bu madenlerden hangilerinin katılmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur.(İnsan sarrafı olmak deyimi buradan mı geliyor acep?) Kendi çocukları tunçla,ya da demirle katışık doğmuşlarsa hiç acımayıp hamurlarına uygun işlere koyucak onları,çiftçi ya da işçi yapacak.Çiftçi ve işçi çocukları arasından mayaları altın ve gümüşle katışık doğanlar olursa,onları gözetecek,kimini önderliğe,kimini bekçiliğe yükseltecek,çünkü mayasında demir ya da tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur.(Ulan vahiy mi indi sana aga?) Şimdi sen yurttaşların bu masala inandırmanın bir yolunu bulabilir misin,onu söyle!
(-) Kendilerini nasıl inandırırız bilmem,ama oğullarını,torunlarını inandırmanın bir yolu bulunabilir..(Yurttaşlar bunu yemez ama,zamanla,dimakları daha gelişmemiş,ergen beyinleri bu yönde yıkıyabiliriz,kolay iş o diyor)
Platon abim,eserinde bir yalandan,bu yalan üzerinden sınıfsal bir şekillenmeden söz etmiş.Sınıf olmalı diyor yani..Doğuştan eşitlik hikaye ona göre..
Peki Felsefeyle uğraşmış Antik Yunan filozoflarına baktığımızda,hepsinin soylu bir aileden gelmesinin,yönetim-devlet-politika fikriyatında,soylulara hep avantaj sağlamaları konusunda etkisi nedir?
Yani Platon soylu bir aileden gelmeseydi,fakir-fukara olsaydı,fikriyatında,örneğin Devlet Yönetimiyle alakalı olarak şöyle bir şey okuyabilecek miydik ; “İktisadi anlamda gücü olmayan kimselerin yönetimde etkin rol almaları,diğer kişilerle iktidar mücadelelerine girmeleri,bu yarışı kazanmaları pek beklenemez.Bu sebeple,yönetimde bir dönem zengin biri bulunuyorsa,bir dönem de fakir birinin bulunması elzemdir.” Bu da ütopik bir şey,ama acaba böyle derler miydiler?
Fikirlerinizi alıyım : ) ??
Mayası neyse hamurunu da ona göre açıcaktı elbette 🙂 Fakir bi ailenin çocuğu olsaydı öncelikle bunları düşünme fırsatı olmayıp evine ekmek götürme derdinde olucaktı. Ki diyelim bi şekilde ulan bu devlet nasıl olmalı diye düşündüğünde aynı işe başvurcaktı. YALAN ! ( alışmış kudurmuştan beterdir )
Neymiş efendim bu sefer ki yalanı, aslında hepimizin anası toprak ana. Bizi o büyüttü besledi. Hepimiz kardeşiz. Ee aynı anadan geldiğimiz için de hepimiz eşitiz. Zenginin fakirden, yöneticinin halktan bi farkı yoktu. Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun faşizm. :))