Heyecanla beklenen 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri yapıldı. Bu ülkede normal duruma sevinmeyi öğrendiğimizden, seçimlerin bir-kaç ufak olay dışında sorunsuz geçmesine pek sevindim. En çok korkulan oy çalınması ve hileydi. Oy ve ötesi vb. oluşumlarla buna müsaade edilmedi. Payı olan herkesi, ama özellikle müşahit kartları dağıtımında lider Liberal Demokrat Parti‘yi tebrik ederim. Seçime katılım yoğundu, %89’luk bir oran. 1 milyon 326 bin 434 oy geçersiz sayılmış. Burası biraz garip. 530 bini İstanbul’dan.

Oyların geçersiz sayılmasının bir kaç nedeni var gördüğüm ve duyduğum kadarıyla:

1) Evet-Tercih mührünün zarfa, pusulaya, pusula arkasına vurulması.

2) Bağımsız adaylar bölümünün partilerin hemen altına iliştirilmesi.

3) Tek partiye oy vermeye gönlü razı olmayanların bir kaç parti kombinasyonu yaparak mühür vurması. Örneğin: CHP-HDP-DSP, MHP-Saadet gibi.

Oy dağılımı şöyle oldu:

%40.9 AKP / %25 CHP / %16.3 MHP / %13.1 HDP

Meclisteki sandalye sayıları ise:

258 AKP / 132 CHP / 80 MHP / 80 HDP

seçim sonuçları grafik

Yani hiçbir partinin hükümet kurma yeter sayısı mevcut değil.

Seçimden sonra ilk açıklama Selahattin Demirtaş’tan geldi. Koalisyona kapılarını kapattı. Ama bir azınlık hükümetine dışarıdan destek verir mi müphem.

CHP’den de net bir açıklama gelmedi. Bahçeli ise “erken seçimse erken seçim” atarlanmasıyla kapıları kapatmış görünüyor. AKP ise ortada.

Sonuçlar ne gösteriyor?

1) İlk ve önemli sonuç; Recep Tayyip Erdoğan’ın “başkanlık” arzusuna çoğunluğun reddiyesi. Seçim meydanlarına inen, açılış ve halkla buluşma adı altında açıkça AK Parti propagandası yapan ve ısrarla başkanlık sisteminin zorunlu olduğuna seçmenini-Türkiye’yi ikna etmeye çalışan R. Tayyip Erdoğan, seçimin asıl kaybedenidir.

2) İstikrar-istikrar-istikrar sakızı ağızlardan atıldı. Seçmen ekonomik istikrardan önemli olarak gördüğü bireysel hak ve özgürlükleri temel alarak bir seçim yaptı.

3) %10 barajı ilk kez bu kadar tepkiye neden olup, HDP’nin hiçbir zaman alamayacağı bir oy olarak geri döndü.

Başarılar-Başarısızlıklar

1) HDP’ye oy kayması CHP ya da sol görüşü benimseyenlerden çok AK Parti’den oldu. Bu da Ak Parti seçmeninde “nankörsünüz” söyleminin doğmasına neden oldu.

2) S. Demirtaş, Gezi’de gelişen mizahi dili iyi kullandı. İyi bir pazarlama başarısı. Seçim çalışmalarının başında mücadelesini “seni başkan yaptırmayacağız” a oturttu. Seçim sonuçlarının hemen ardından da “seni başkan yaptırmadık” dedi. HDP’ye barajı aştıran söylem bu oldu. Akıllıca.

3) Milliyetçi Hareket Partisi’ni borsada işlem gören bir kağıda benzetiyorum. Oyunu yükseltmesi ya da düşürmesi kendi değerinden bağımsız olarak tamamen konjonktüre göre şekilleniyor. Ancak bu seçim döneminde diğerlerine nazaran daha aktif olduklarını söyleyebilirim.

4) Ak Parti özellikle 2011’den sonra her türlü eleştiriye kulaklarını tıkadı. Ne partiye gönül verenleri ne de muhalifleri dinledi. Gezi Süreci’ndeki gaddar duruşu, 17 Aralık’taki “eğer bir adam bile verirsek dağılırız” fikri bu sonucu ortaya çıkarmada çok etkili oldu.

5) Saadet ve BBP birleşmesi etkili olamadı. Saadet’in zaten %2’lik bir oyu vardı. BBP ile ittifak işe yaramamış gözüküyor.

GENEL BEKLENTİLER

1) Kısa sürede koalisyonun kurulması. 17 Aralık’ta üzeri kapatılan yolsuzluk dosyalarının işleme alınması, üzerine şaibeler yapışmış bakanların Yüce Divan’a sevki, HSYK’nın yapısının değiştirilmesi, hukukla dalga geçercesine alınmış kararlarla hayatları karartılanların kurtarılması vs. En azından CHP-HDP-MHP’nin oy birliğiyle, kırmızı çizgilere girmeden ittifak edebilecekleri konular olduğunu biliyoruz.

2) Seçim barajının kaldırılması ya da %3 gibi bir seviyeye indirilmesi. Seçime girecek partilerin eşit şartlarda yarışa başlayabilmesi için hazine yardımı konusunda yeni düzenleme.

3) Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın tahliyesi.

4) HDP’nin iddiası olan Türkiye Partisi söyleminin gerçeklik kazanabilmesi için halkın çoğunun beklentisi olan PKK ile sınır çizme. Bunun yakın zamanda olabileceğine ihtimal vermiyorum. Kandil’den bağımsız bir hareketi Demirtaş dahi parlatamaz, yürütemez. HDP emanet oyların farkındayız dedi. Farkındalıkları söylem ve icraatlerine yansır umarız.

5) MHP’nin hiçbir zaman iktidar arzusu olduğuna inanmadım. MHP hep bir “duruş partisi” olmuştur. Ancak bu “duruş” durumu “durma” manasına gelmemeli, MHP ülke barışı için keskin çizgilerini mantık süzgecinden geçirip yeni bir duruş sergilemelidir.

6) CHP son 2 yıldır bir dönüşüm içinde olduğu aşikâr. Ak Parti ve Ak Parti seçmeninin en büyük korkusu-efsanesi-sanrısı olan “Din Düşmanı CHP imajını” tırmandıracak her türlü eylemden kaçınmalı.

7) Ak Parti 12 yıldır anketlere çok önem vermiş, algıları anketler ışığında yönetmiş bir parti. Dolayısıyla bu sonuç onlar için sürpriz olmamıştır. Ama durum satranç gibi, 3 hamle öncesinden kaybedeceğini anlayabilirsin ama elinden bir şey gelmeyebilir. Yalnızca rakibinin hata yapmasını umarsın. Ak Parti seçim sonuçlarını tahmin edebiliyordu. Onları üzen-kahreden bu gerçekle yüzleşmeleri olmuştur. Kendi adlarına ders çıkarıp-çıkaramadıklarını göreceğiz.

Komplo Teorileri

Her ne kadar komplo teorileri başlığı atmış olsam da birazdan yazacaklarım hiç de uzak ihtimal değildir. Recep Tayyip Erdoğan gerçekten zeki bir insan, bunu kabul etmiyorsanız eğer, en azından etrafında zeki-havayı koklayabilen danışmanlar bulundurduğu bir gerçek. Kamuoyu yoklamalarıyla ülkenin nabzını iyi tutuyor. İhtimal şudur ki;

1) R.T.E sonuçların böyle olacağını öncesinden biliyordu. Koalisyonun kurulacağını öngördü. 12 yıldır devletin her organındaki kadrolaşmasına güveniyordu. Koalisyonun icraatlerini engellemeye yönelik faaliyetler sürdürecek, uyumsuzluğu artıracak, mevcut hükümetin her adımına çelme takmaya çalışacak, halk bunu görecek ve erken seçime zorlayacak.

2) Koalisyon kurulamayacak, R.T.E bunu biliyor. Hükümetsiz geçen sürede bilerek piyasalar dalganaldırılacak, seçime kadar yapılmayan zamlar yapılacak, medyada kriz algısı yaratılacak, girilecek erken seçimde halk yine AKP’ye yüklenecek.

Nankörlük ve Ekonomik İstikrar Üzerine AKP ve Seçmeni’ne Sorular

“Nankörlük” ve “ekonomik istikrar” söylemi üzerine:

Seçimin sonuçlanmasıyla sosyal medyada bir “nankörsünüz” söylemi soslu ateş dansı başladı. Şunu yaptık nankörsünüz, bunu yaptık nankörsünüz. Anlamama yardımcı olmak amacıyla şunları cevaplar mısınız?

Bir iyilik ya sadece iyilik yapılması gerekildiğine kanaat getirildiği için (ödev ahlakı) ya da bir karşılık için yapılır. (dünyevi ya da uhrevi bir karşılık) Ak Parti Hükümeti’nin sıklıkla tekrarladığı slogan “Biz Türkiye sevdalısıyız” oldu. Türkiye sevdaları için yatırımlar yapmışlar, refah devleti için çalışmışlar, çabalamışlar. Pek güzel, bu bir kenarda dursun.

Her bireyin yaşamındaki önceliği farklı olabilir. Kimileri siyasi iradeden “ekonomik istikrar” beklerken, kimileri bireysel hak ve özgürlüklerini “istikrar” a önceleyebilir. Kimileri “kaos” u, kimileri “güçlü orduyu”, kimileri hepsini, kimileri “hiçbirini”. Her olayda “buna sandık karar verir”, “gücümüzü milletten alıyoruz” , “milli irade” cümlelerini peşi sıra sıralayan bir hükümetle yaşadık. Peki, bu da dursun.

SORULAR

1) Ak Parti Hükümeti’nin yatırımları Türkiye Sevdası’ndan dolayı yaptığı bilindiğine göre, yatırım yaptığı bölgelerden kendisine oy gelmemesi neden kendilerini üzmüş, öfkelendirmiş, hayal kırıklığına uğratmıştır? Sosyal medyada en popüler örnek olan “Hakkari’ye havalimanı yaptık ama yaranamadık, nankörsünüz” demek bir Türkiye Sevdalısı partiye yakışır mı? Öyle ya, bölge insanı oy vermeyince Havalimanı yok mu oldu? Yatırım hala yerinde durmaktadır.

2) Bu “nankörsünüz” söylemleri neden Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı yerlere yoğunlaşmaktadır? Mesela Ak Parti’nin kendi resmi sitesinden aldığım veriye göre MHP’nin birinciliği kaptırmadığı yer Osmaniye’ye yatırım miktarı 12 senede 1.2 milyar tl’dir. Osmaniyeliler de, bunları görmemiş ve haindirler diyebilir miyiz?

3) Devletin yapması gereken yatırımları, biat kültürüyle yüceltmek zorunda olmayabilir miyiz? Bunu basit bir alış-veriş rutininden farklı kılan nedir? Bakkala gidersin, paranı verirsin, sigaranı alır, diliyorsan teşekkür eder ve çıkarsın. Ülkede yaşar, vergi verir, karşılığında yatırımını alır, dilersen-beğendiysen oy verir, beğenmediysen vermezsin. Bu döngünün tam olarak neresi kutsanmaktadır ve “nankör” çıkarımı yapılmaktadır? (Doğudakiler vergi vermiyor, bedava yaşıyor diyenlere şunu sormak istiyorum; çekirdek gibi yeşil kartları dağıtan hangi irade? Sen nasıl bir iktidarsın ki Erzincan’da elektrik faturamı 2 gün geciktirdiğimde elektriğimi kesebilirken, Hakkari’de 20 yıldır kaçak kullanana ses çıkarmıyorsun? Bu acziyet kime ait? Ülkenin doğusunda farklı, batısında farklı bir hukuka neden müsaade ediyorsun?)

4) “Nankör” olarak yaftalanan, yani Ak Parti dışındaki partilere oy vermeyenler “ekonomik istikrar” yerine diğer değerleri öncelemiş olamazlar mı? Basın özgürlüğü, kişisel özgürlükler, internet, sansür, yürüyüş ve protesto hakkı vs?

5) Bu kişilerin tercihleri neden Ak Parti’nin sürekli vurguladığı “sandık, milli irade, milletin tercihi” havuzuna girmemektedir size göre? Neden bu kişilerin tercihlerine saygı duyulmamaktadır?

6) Ekonominin iyi olduğu ancak bireysel hak ve özgürlüklerin dipte olduğu bir ülke olan Suudi Arabistan’da yaşamak ister miydiniz? Ya da ekonomik büyümesi savaş zamanı tavan yapmış Hitler Almanyası’nda? (Bu iki uç örneği aşağıdaki maddeyle bağlamak için verdim, istemediğinizi biliyorum.)

7) Mutlu olmak, daha mutlu olmak ister miydiniz? Kim istemez. Ekonominin iyi olmasıyla mutluluk arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını biliyor muydunuz? Türkiye 2015 itibariyle dünyanın en büyük 17. ekonomisine sahipken 2015 Dünya mutluluk endeksine göre dünyada en mutlu 76. ülkedir. Tersinden örnek verirsek Costa Rica en büyük 79. ekonomiyken mutluluk endeksinde 11. sıradadır.

8) Bu listelerin ilk onuna bakıldığında hem ekonomik istikrara sahip hem de sosyal adaleti sağlamayı başarabilmiş, gelir adaletsizliğinin önüne geçmiş Kuzey Avrupa Ülkeleri’ni görürüz.

9) Sürekli bir “zenginleştik” çığırması var. Peki neye karşılık olduğunu hiç düşündünüz mü? 2014 OECD raporuna göre Türkiye gelir adaletsizliğinde dünyada 2. sırada. Yani birileri zenginleşirken, birileri çok daha fakirleşti. Bu sizi rahatsız etmiyor mu? Ak Parti’nin ekonomik programının liberalizmden çok kronizme dayandığını düşünmüyor musunuz?

10) Sürekli her türlü vesayeti biz kaldırdık diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu üzerindeki vesayetinin kalkmasını istemez misiniz?

 

Aydınlatacak, savlarının arkasında olacak varsa, samimi olarak söylüyorum, okumayı-dinlemeyi çok isterim. Bir yanıt yazmayacağım, yalnızca anlamak için okuycam.

(Peşin not: “Hımm yazdıklarından şu adamı bir siyasi partiye oturtayım, düşman belleyeyim” diyenler için, yorulmayın 2005’den beri LDP üyesiyim.)

 

Son not: Mevcut durumda benzetmem şudur; AKP-MHP-CHP-HDP ıssız bir adaya düşmüş ve 45 gün içerisinde adadan kurtulamazlarsa ölecek olan 4 kişidir. AKP iyi balık tutmakta, CHP iyi sandal yapmakta, MHP denizcilik-yön bilgisine hakim, HDP de karaya çıkıldığında barınak kuracak olandır. Uzlaşmak zorundasınız gençler.

 

Kaynaklar:

http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_GDP_%28nominal%29

http://www.bbc.com/turkce/ekonomi/2014/12/141209_oecd_gelir_esitsisligi

http://worldhappiness.report/

 

1 YORUM

CEVAPLA

İnsan mısın? *