O zamanlar her şeyi benim bildiğim zamanlar, siz bilmezsiniz. Ben ki; hayatı ilkokul yıllarında çözmeye başlamış, akıllı mı akıllı, zeki mi zeki, kendini ve insanlığı aşmaya aday bir öğrenci olarak hızla ilerlemekteyim baş koyduğum yolda. İlerleyelim.
İlkokul Yılları : – Örtmenim, örtmenim. Sağcı ne demek, solcu ne demek? Siyasette ilk sahnem, heyecanlıyım. Gerisi gelecek tabi, önce kavramları öğrenmek lazım. Cami mi yaptırırdın okul mu evladım? İkisini de yaptırırdım örtmenim. Cami varsa, okul yoksa bulunduğun yerde? O zaman okul yaptırırdım örtmenim. İşte bu kadar, sağ cami, sol okul demek. Arkadaşım da var yanımda, şaşırıyor. Gördün mü diyorum Cemile, sağından sarımsak, solundan soğan olmaz. Yememiş içmemiş babama yetiştirmiş öğretmen, evde anlıyorum, siyaset = cıss. Öğretmenler her şeyi anlatmamalı bence. Ortaokula zıplıyorum ordan, artarak akıllanıyorum. Öyle ki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde tahtaya çıkıp zenginler ve fakirler arasındaki yardımlaşma projemi şekille anlatabiliyorum. Çünkü diğer arkadaşlarım salak ve anlamaz, onlara yardım ediyorum, teşekkür etmiyorlar, kırılıyorum. Artık anlatmıycam, anlamıyorlar. Ben yine böyle mükemmel mükemmel ilerlemeye devam ediyorum.
Lise Yılları : Muhteşemliğimi hiç çıkarmıyorum üstümden, yakışıyor. Einstein en büyük rakibim, daha güzel fikirlerim var atomu parçalamak için, etrafına bıçakla bi daire çizip başlıycam, eminim, bismillah. Mezarına uğramadan olmaz, “dostum kabul et, ben daha iyisini yaptım” Seviniyor, her şey insanlık için ya da her şeyi yok etmek için. Ağlıyor, çok pişman.
Kütüphaneyi seviyorum, hep gidiyoruz Hanife’yle. Hanife öleli çok oldu, rüyamda gördüm, çok ağlıyordu, üzüldüm, geçti. Alman edebiyatını sevmiyorum, tam beş tane kitap okuyarak anladım bunu, zekiyim, bunu daha en başında söyledim, gurur duyuyor beni. Sağda solda görüyorum gene Cemile’yi. Aynı lisedeyiz, salaklığını icra etmeye gelmiş. Empati kurmayı öğrendiğini söyledi, tebrik ettim, bi gün olucaktı. Çaktırmadan nefret ediyor benden, çakıyorum.
İbn-i Sina’yı kuyunun başında öyle düşünceli görmesem matematik için güzel şeyler yazardım. Yine de azim önemli, buna da katılıyorum. Tarih dersindeyiz, muhteşemliğimle en ön sırada oturuyorum. Önde oturmak inek olmak için yeterli değil bence, defalarca tecrübe ediyorum, benimki miyopluktan. Sarıkamış diyor hoca, anlatıyor. Parmağımı kaldırıyorum, hey gidi, Enver Paşa da hata yapmış. Arkada bi kız var, haaayyırrr diye üstüme geliyor, korkuyorum çaktırmadan, çakmıyor. Çak diyor şeytan, çak bi tane. Allah’tan şeytana her zaman uymuyorum, her zaman uymak da Allah’tan o zaman, irademe sığınıyorum. İnsanların tabularına dokunmak zor, bunu da anlıyorum. Tam yüz sayfalık kitap bitirmiştim Enver Paşa için, göz ardı ediliyor, üzülüyorum. Sağım sarımsak, solum soğan, gülüyorum.
Ben bunları düşünürken, ilk cemre çoktan havaya düşüyor, biraz olsun ısınıyorum. Isınmak güzel, ısınmak bedava bazen. Öğretmen oluyorum farkında olmadan, farkında olursam öğretmen olamam, bu ülkede yasalar var, YÖK var, ama bazı insanlar YÖK’ün iki noktasını kaldırmak istiyor, o zaman YÖK, YOK olmaz mı? Olsun, iki noktayı bana emanet etsinler, çok ciddi açıklamalar yapıcam onlarla, ihtiyacım var. Yine bir takım insanlar var etrafta, kirlenmek güzel diye bağırıyorlar. Tabularıma dokunmayın, rica edicem, her şeyin zamanı var. Öğretmenlik güzel, acayip sorular sormasa öğrenciler daha güzel. Sağ elde sarımsak, sol elde soğan, öğretiyorum hepsini, bu da güzel.
Sonra bi adam var, altıncı hissi kuvvetli, kehanetlerde bulunuyor, Tanrı’ya da inanmıyor. Ben de ona inanmıyorum. Sonra yok oluyor adam, kehanetler ortaya çıkıyor, bunu ona söyleyemiyorum, korkunç, hala bilmiyor. O gerçekten öğretmen, ben yalandan. Yalandan kim ölmüş, diyorlar utanmadan, ruhum öldü yalandan. Sağ elde sarımsak, sol elde soğan, hepsi yalandan…
Not: Bu yazı bana değil, site müdavimlerinden “brandy” e aittir.
Fazladan Not: Bu da yazı mı, kralını yazarım diyorsan buradan yazı gönderebilirsin
hımmm, ironiler fena değil. yalnız kötü giriş yapılmış, sonlara doğru ortaya çıkan akıcılık durumu biraz kurtarıyor…cumartesi cemre suya düşüyor, daha çok ısınıcaz,bedavadan…
“gurur duyuyor beni”
“her zaman uymak da Allah’tan o zaman” gibi kelimeler, akıl gel-gitleri muhteşem olmuş, hakkatten “beyin kıvrımları” bölümüne yakıştı.