Ürkmesin, etrafındakilere aldırmadan sadece verilen emri yerine getirsin diye takmışlar bu hayvana gözlükleri. Ulan az biraz düşününce, ürkmeyelim, çevrede olup biten, olmaya devam eden olaylara yabancılaşalım diye, ilkokula başladığımızdan beri 0,25 dinlendirici gözlük biçiminde bu meletin bize takıldığını fark etmişsindir! Verilen emir masum gözükse de, bir insan hayatını sınavlara bağlayan, ezberci zihniyeti taaa beyinlerimizin en dip sinir hücrelerine kazıtan bir sistem ola geldi hep.
Nice genç beyinleri sırf Türkiye’nin akarsularını bilemedi, cümlede geçen sıfat tamlamasını bulamadı diye bir kenara atmış bu düzen. Bir yandan bu akarsuları ezberlerken bir yandan zaman hep akıp geçti be birader. Krizler oldu, darbeler oldu, yıllardır zamlı ve gamlı hayat süre durdu. Tepkisizleştirme politikası güzel işledi,benim güzel ülkemde. Yıllardır kafamıza takılan bu at gözlüğünün adı “geçim derdiydi” ve bu derdin peşinde koşarken aslında ters yöndeydik, koşturuldukça asıl sorunlardan uzaklaştırıldık, koşturuldukça yorulduk, yoğrulduk.
Bu boktan site belki de her gün sadece benim girip çıkacağım bir site olarak kalacak ama, bir nevi sanal günlük, yıllar sonra bakar bakar, ulan ben böyle mi düşünüyormuşum deyip kendime şaşırırım. Fikirler değişir, insanlar değişir, çevre değişir de neden hep gözlüğü taktıran, takan birileri olur?
Ocak 2015 itibariyle bu blog 8. yaşına girdi ve bu 8 senede At Gözlüğü sayesinde pek güzel insanlarla tanıştım. Bu saatten sonra da blogun bir topluluk sitesi olmasını arzuluyorum. Bu sebeple At Gözlüğü’nde yazmak istersen buraya tıkla, başlayalım yazmaya.
Sen yaz,ben yazayım,iki dinleyeyim bir susayım..