Okuduğum yerden,tatillerde memleketime gitmek tam 24 saat sürüyor.Tek otobüste yok,aktarmalı,tam bir zulüm.Yolculuğa başlarken aldığım gazete,yolda eskiyor,bir tane daha alıyorum..Sırf çay parası 5 ytl veriyorum,tuvalet parası 3 ytl falan,kıçım uyuşuyor oturmaktan,daha bir sürü şey..Ama arada muavinlerle girilen diyaloglar yolculuğu çekilebilir hale getiriyor..Doğu otobüs firmalarında anlayamadığım bir olay var,bagaj fişi vermeyi,bacısının namusu kadar kutsal sayan muavinler var,Lan versen nolur bagaj fişini?Madem verilmeyecek bu zavazingo,neden orda var?
Ben:Abü bagaj fişi alabilir miyim?(kibarca,yalvararak)
Muavin:Bişşi olmaz yeğenim(kendinden emin,tanrısal bir edayla)
Ben:Pekü abü..(boyun bükük,ezik,bitmiş)
Ulan mübarek insan,zaten ya birşey olursa diye verilmiyor mu bu alet?
Hep göstermelik uygulamalar,hep..
Bir gün yolculuğun 3. saatinde sivas yakınlarında otobüs yarım saat kadar çay ve ihtiyaç molası verdi(neden hep çay ve ihtiyaç molası verilmektedir?Özellikle neden çay?Bilinç altına verilmek istenen bir mesaj mıdır bu?)Mola bitti,tüm yolcular yerini aldı,otobüs kalkmadan,iyi giyimli gravatlı,bıyıklı,40 yaşlarında bir amca bindi otobüse,otobüsün mikrofonunu eline aldı,gömleğine iliştirilmiş “Öküzoğlu Otobüs firması halkla ilişkiler sorumlusu yazan” bir kart vardı..
Kendini tanıttı,hoş bir Erzurum şivesi vardı,Yolculara mikrofon vasıtasıyla bir şeyler anlattıktan sonra,”Sayın Yolcularımız muavinimizden herhangi bir şikayetiniz var mı?” dedi..
Meğerse otobüste,yıllardan beri bu sorunun kendisine sorulmasını bekleyen 60 yaşlarında bir teyze varmış..Teyze,adamın elini tutup kendine çekti,mikrofondan tüm şikayetin otobüse duyulması için ve teyze resmen saydırmaya başladı;
Teyze:Muavin benden fazladan para aldı,nasıl benden fazla alır,azcık bagajım vardı,fazla para aldı,(bıdı bıdı,hımıl hımıl,kafa ütülerim,sorduğuna pişman ederim)
Amca:Peki teyze ne kadar bagajın vardı(Bu arada adam muhabir edasında,kendi cevap verirken de mikrofonu ağzına tutuyor,teyze cevap verirken teyzeye tutuyor)
Teyze:2 çuvalım vardı,2 valizim vardı,5 ytl fazladan aldı muavin..
İşte tam bu an,halka ilişkiler sorumlusu amca,muhteşem bir cevap verdi ve sorunu çözdü..
Amca:E muavin haklı teyze..
İşin garibi bu cevaptan sonra teyze sustu..
Sonra bu amca şöyle sordu;”Sayın yolcularımız kaptanımızdan bir şikayetiniz var mı?”
Ordan yaşlı bir amca şöyle dedi; “Kaptan namaz vakitlerine dikkat etsin”
Ve Halkla İlişkiler Sorumlusu kendinden emin bir şekilde,bıyık altından gülerekten bir muhteşem bir cevap daha verdi; “Kaptanımız İsmail Abi Hacıdır,hiç şüpheniz olmasın” kaptanla Halkla ilişkiler sorumlusu birbirlerine bakarak gülüştüler..
Bu halkla ilişkiler sorumlusu amca,baya baya stand-up yaptı,sonra çikolata ikram ederekten indi gitti otobüsten..Yediğim dumurların ardından uyumaya çalıştım..
Bir gün de,Sakaryadan Ankara’ya gitmem gerekti,Arifiye Tren İstasyonuna gittim,her yer doluymuş,ayakta gitmeyi kabul edip Doğu Ekspresinden bilet aldım..Trene bindim,belki boş koltuk vardır diye vagonlar arasında gezindim,her yer doluydu.İki vagonun birleştiği araya gittim,valizi yere koyup oturdum..Uykuluydum gözler gidip geliyordu,üstümde de biraz yüklücene para vardı,uyumamaya çalışıyordum.Bir ara hafif dalmışım,gözüm bir hareketliliğe ilişti,vagonun üst tarafında öte beri koyulmak için olan bir yer var ya,orda ufak bir cisim hızlı hızlı hareket ediyordu..Dikkatlice bakmaya başladım,anlam veremiyorum hareket eden cisme,iyice meraklandım.Ayağa kalktım,vagonun arasından,vagonun içine baktım gene,kafayı yiycem anlayamadım ne olduğunu,çekinmesem gidip bakıcam..Ve sonra “meeeeeeeeeee” diye kesik kesik bir ses geldi.Aman Allahım,yıllarca dumur yemişliğim var,böylesini görmedim be..Adam oraya oğlak koymuş ulan,canlı canlı oğlak yav,o hareket eden hızlı cisim meğerse oğlağın minik kuyruğuymuş :S Yahu bir görevlisi yok mu bu TCDD’nin kimse bir şey demiyor mu?Ama adama helal olsun,iyi sotelemiş hayvanı,bir tek kuyruk açıkta kalmış.İşin garibi o “meeee” sesinden sonra,durumu kimse garipsemedi,kimse bir şey demedi..
Bir ara tuvaletim geldi,girdim trenin tuvaletine,çok afedersiniz küçük hacetimi giderdikten sonra,lavaboda elleri yıkama girişiminde bulundum,ama bir dakka!Musluğu açmak için vana bulamıyorum,sağa bakıyorum yok,solda yok,arkasında yok,bir ara dedim ulan heralde fotoselli,eli uzatınca kendiliğinden akıyordur,sonra Doğu Ekspresinde olduğumu hatırlayıp bu saçma düşünceden vazgeçtim..Halan açamıyorum suyu,dışardan kapıya vuruyorlar,dolu diyorum,vuruyorlar dolu diyorum,en sonunda biri “Ulan doğuruyor musun be içerde” demeden,evrekaa evrekaaaa diyerekten suyu nasıl açacağımı buldum,yerde bir pedal varmış,pedala bastıkça su geliyormuş..Ohaa,yeni bir şey daha öğrenmiş oldum..
Gene geçtim vagon arasına,burnuma tanıdık bir yemek kokusu geliyordu,dayanamadım,kokunun geldiği yeri aramaya başladım,kompartmanın birinin önünden geçerkene,ohhaaraa dedim,içersi kalabalıktı,aileydi sanırım,kadın küçük tüp yakmış içerde :S yemek pişiriyor baya baya..Sonra hak verdim,düşünsenize,maddi durumunuz iyi değil,Kars’tan biniyorsunuz ve Haydarpaşa’ya gideceksiniz,tam 40 saat yol…
Dumurlar içinde yolculuğu bitirip Ankara’ya vardım şükür..
Otobüs firmaları bir acayip,trenler bir acayip,üzüldüm yahu,halan saatte en fazla 90km hızla giden eski vagonlardan oluşan trenlerle seyahat ettiğimize..Üzüldüm halan sadece tek hat olan Tren ağımıza..Tek hat var,karşıdan Tren gelirse çarpışmamak için,bir trenden biri,diğer trenin geçmesi için uygun bir istasyonda yan cebe giriyor,bazen yarım saat bazen 1 saat bekliyor..Zaman önemli değil mi?Zaman çok önemli,geri gelmiyor,ben bunları yazarken birazı daha gitti bak..Raylı taşımacılığın daha güvenli olduğu aşikarken neden bu kadar az yatırım yapılmış?Yazık değil mi yiten canlara ve maddi kayıplara..Umarım bir gün gerçekten Demir Ağlarla Yurdu Dört Baştan örebiliriz…
Sürçü Lisanlarım ışık hızıyla affınıza sığınır…