Çocukluk Anılarım(ız)
Genelde kitapların bir yerinde,yazarı tanıtan bilgiler olur ya,İlkokulu memleketi Yozgatta tamamladıktan sonra,babasının tayini sonrası orta okul ve liseyi İstanbulda tamamladı.Evli ve iki çocuk babası.4 çocuk dayısı,3 çocuk ta eniştesi,huahau ne salak söz lan bu, “2 çocuk babası” :D:D:D
Ama ben de öyle bi olay yok,ne basit hayatım varmış ulan,ilkokul ç.kale,orta okul ç.kale,lise ç.kale,bi olayımız yok yani..
Çocukluk zamanlarım ç.kalenin 2 önemli okulunun bahçesinde geçti hep.Birincisi İstiklal İlkokulu(Eski Rum Kız Okulu) diğeri Cumhuriyet İlkokulu(Eski Rum Erkek Okulu) 100 küsür senelik okullar,yukarıdan bakınca haç figürü şeklinde gözüküyor,ben hiç yukarıdan bakamadım,öyle diyolar..
Bizim çocukluk zamanımız güzeldi be..sanırım çocukluğunu deliler gibi sabahtan akşama dışarda yaşıyabilen son kabile bizdik,80 kuşağı yani..
Çanakkalede Roman vatandaşlarımız çoktu,ve bu roman vatandaşlarımızın “okul baskınları” meşhurdu o zaman.Adamlar organize olup okul bahçesi basarlardı.Kimi zaman sadece dövüp giderlerdi.Kimi zaman,dövmekten beter olan “lan bizimle maç yapıcaksınız,gol atanın anasını bilmem naparım” derlerdi.Gol atmayı bırak,pas atamazdık doğru dürüst.Adamın ayağı acır diye,ayağından top alamazdık.
Bi gün gene okul bastılar,Cumhuriyet İlk okulunu..Okulun hayvanımsı demir korkulukları var,hemen hemen herkes kaçtı,bi ben bi oykun kaçamadık.Mal gibin kaldık bahçede..
Oykun da ben de,korku içinde “tecavüz madem kaçınılmaz,nasıl bir zevk alsak diye bekliyoruz..Adamlar geldi,içlerinden biri sanırım oksijenle saçlarını sarartmış,abidik bir görüntüsü vardı..Sonra her ne hikmeste,sanki ben Cüneyt Arkın’ım,iki tanesi benim kollardan tutarken,biri bana yumruk atmaya başladı,ulan mecalim ne benim,tutmasanda yerim ben o dayağı zaten.Yumruk atan,yani kafası oksijenle sararmış olan,bi yandan döverken,bi yandan bana küfretmeye çalıştı ve olan oldu,adam kekemeymiş,küfrederken “se-se-se-se-se-se-ninnnnnnnn göt-götüüüü-götüüüüünnn bilmem naaaapppaarım” demeye çalışınca,benden nıohaohaohaohaa şeklinde bir kahkaha geldi ve zaten sinirli olan bu herif bana daha hırsla vurmaya başladı.Sonuç: bir patlak göz,iki diş,kol saatim ve hiç unutmam 5000 lira param..
Ama şimdi aklıma gelince,o oksijenle kafasını sarartmış şahsa bir kızgınlık duyamıyorum.Ne bilem belki yolda görsem,hatırlasam,naber lan,amma dövmüştün beni der,bi çay bile ısmarlayabilirim.Anıydı ve geçti gitti..
Çocukken yaptığımız bir salaklık aklıma geldi..O okulun yanında gocamaaaaaaan elmalıklar vardı.Ziraat müdürlüğünün bahçesiydi,elmalar pek bi güzeldi.Her gün düzenli elma çalardık.Bi gün içimizden bi çocuk,evde bişi öğrenmiş “elmalar bizim değil,haram onlar,izin almamız gerek” dedi.Şok etkisi yarattı bizde,nası haram?Haram ne ki?Onlar haram mı?Biz elma sanıyoduk!Ulan haram ne,ne bilelim.İzin almamız gerekiyomuş,ve bizdeki salaklıkla,o an ordan geçmekte olan bir vatandaşa,amca bu elmalardan yiyebilir miyiz dedik,amca da pek tabi,benim değil onlar,ben bilmem dedi..Tabi bunu hemen şöyle yorumladık “tabi ki yiyebilirsiniz,dilediğiniz kadar hemde..” o günden sonra gönül rahatlığıyla elma yedik(ya da çaldık, ne biliyim)
3-4 gün önce bizim öğrenci evinde,video çekiyorduk,eğlencesine.Aklıma şu çocukluktaki mahalle maçları geldi.Onları canlandırdık.Hani şu “atan alır oooğğğlummm” ve “adamın gol diyo,adamın gol diyo işte” muhabbetleri..
İstisnasız her çocuğun kullandığı cümlelerdi..Adamın gol diyo oğğğlumm,ne savunmaydı be,sanki dünyada bundan daha öte bi söz yok,eğer senin adamın diyorsa,kesin goldür benim attığım..HAhahaha,ulan adamın diyo dediğin kişi,1 önceki maçta da senin takımdaydı,yani satabilesi muhtemel 😀 Ama o öyle diyosa,goldür 😀
Bir de şu top sahibinin muhteşem karizması,o neydi be..Dünyanın en kazma ismi bile olsa,o forvettir..O düzenler kadroyu,sırf sana gıcık diye,maçın ortasında “çık,oynama,ziktir git oynama” diyebilir ve paşa paşa çıkarsın.
Akşam vakti annelerin pencereden seslenmesi vardı,ne güzeldi o yahu..“Emraaaaah baban geldi,hadi yemek yiiiiiceeezzz” Vay be,ismim anons ediliyo,“oğlum ben olmasam var ya,babam yemek yiyemiyo işte,ille ben olcam,bensiz işler yürümez bizim evde” durumu oluyodu 😀
Bir de meşhur mahalle abileri vardı,sizin yaş grubunuzdan en az 4-5 yaş büyük olurlardı.Ergenliğe girmiş kişiler..Gözümüzde yarı-tanrı gibiydi onlar..Cinsellik desen onlardan öğrenilirdi,her dediğine inanılırdı,hatta şöyle salakça bir durum bile vardı.Mesela bizim mahalledeki abilerden birinin adı Umut’tu,Umut abi bi olay hakkında bişe derse,o değişmezdi,evde babamla bile bişi konuşsam,babam aksini söylese,ben; “Umut abi öyle demiyo amaaa” “Umut abiden iyi mi bilceeen” kim ki lan bu Umut?Ha bu arada umut abiyi gördüm geçen kordonda,o karizmatik adam gitmiş,yerine başka biri gelmiş..
Ve bizim zamanımızın efsane oyunları,misket ve gazoz kapağı toplamaca..hahah ne muhabbetti be onlar,en bulunmaz gazoz kapakları bulunmaya çalışılırdı..Çok iyi misket oynayanlar olurdu.Sonra yerini “taso” lara bırakmaya başladı bu oyunlar..
Daha bir sürü şey var,aklıma gelmedi trende,sen de yorum kısmına aklına gelenler varsa ekleyiver e mi?
Ya ne güzel anıları varmış herkesin üzüldüm şimdi ya ben niye hiç dışarıya salınmadan büyüdüm.Üstüm hiç batmadı bir biskletim vardı onu bile evimizin geniş holünde bindim uzun yıllar dışarı çıkarmak yasaktı.
Yaptığım tek yaramazlık (herkesinkinden farklı da olsa)Evdeki tüm deterjan çamaşır suyu ve şampunları küvete döküp su ile bi güzel köpürtüp içinde alem yapmakmış bide bebeklerimi kolonyayla yıkarmışım
Yok ya kirlenmek güzel galiba…
zebla; zaman değişti nebalımmm…hoş değişmese bi bok olur muydu o da meçhul…evet biz son kuşağıydık oyunların;körebelerimizin,saklambaçlarımızın…güzel günlerdi…
en güzeli de senin bunları dile getirip bize yaşatman işte…şimdiki bebelerden bi halt çıkmaz ellammmmm…Robot bunlar yawwww..ne biçim b igençlik anlamadımmm…ben de gençim ama bunlar gibin sidikli gençlik görmedim:)…
yazıların için sana teşekkür eder;devamını riciynan isterim…
ben bir diziyi anlatacam adı prenses perfinya bir bir zamanlar kötü bir çoçuk varmış.bu çoçuk hep kıçıkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk dermiş tamammı
ahh bee gözlerim dolu dolu yazmaktayım =)yeni yapılasmadandır bi yerlerde dizili inş tahtaları olurdu ucları böle deişik yerlerden cıkmış, tramplenmişcesine cıkar üzerlerinde yaylanırdık,soora biri gelirdi “kırcaanız la tahtaları itooolları” derdi kaçardık.soora farkettikki orda yaylanma amacımız ztn kötü adamı peşimize düşürmekmiş..zıkkımın kökü snin tabirle erige dalardık olmuş olması gerekmezdi hatta direk yiyoduk çekirdegi bile yoktu amaç,ağaca cıkıp bişeye ulasalım..araba alarmları ön lastige darbe ön cama darbeyle hemen ötüverirdi soora yine topuk..acaip bişe geliodu o zmnlar hayatımın suçunu işlio gibi canım boğazımda kaçıodum.ben hiç evcilik oynamadım:( bi kere kalkıstım prize civi sokmus askı yapmaya calısmısım soora baktım bana göre deil bıraktım.yagmurlu havalarda eve girer duvar saatini indirir en uzun nefes kim tutuo oynardık…bisiklet yarışları olurdu ne hız hız..öncesinde erkek gibi gider lastikciye “abii lastiklere hava vurdurcem” derdim.parada vermesdim artık ahpab olmustuk..yakar top oynarken karşı takımdaki şişkoya “ayı” dedim diye saçlarımın büyük bi kısmını elime vermişti:S bi de ilkokul arkadasımla kafama top attı diye kavga ederken göbeğini ısırmıştım. kız büyüdü hala görüşürüm diş izim bile duruo ama kasıgındaymış:S:S
ahh ulan ne günlerdi be hani ayıplanmasam yine cıkar yaylanırım öle tahtalarda…tahta da yok artık prefabrik fln:D:D:D
tLG arkadaş süpermişsin sen ya helal olsun 🙂
vay bea. çocukluğumu özlettiniz bana (zaten 18 yaşındayım bana ne oluyosa 😀 )
– bi kere sinirden kafayla odamın camını kırmıştım.
– arkadaşın biri kediye taş attı kafasına gelince kedi arkadaşı kovaladı. (ilk defa kedinin birilerini kovaladıgını o zaman görmüştüm)
– meyvelere dalma konusunda pek beceriksizdim. ağaca çıkamadıgım (çıkmaktan korkutugum) için arkadaşların attıklarından otlanırdım.
– Simit oyununda ne kadar ebe olursam olayım, dayak yediğimi hiç görmedim. .(Çok hızlı darbe geldi onun için göremedim 😀 şaka şaka yemezdim dayak) bunu hızlı koşmama borçluydum. bilerek canım sıkıldıgında bağırmayı bırakır. milleti peşimden koşturturdum.
– uzun eşşek vardı bide. millet oynar ben bakardım. sonraları hoşuma gitti. zaten dayanıklıyım çökmüyorum. sıra bize geçincede bizim gruptan birinin omzuna atlardım (!) sıkıysa çökme 😀
– bi kere çakmak doldurasım geldi. tam bastıramıyom yanlardan çıkıyo gaz. doldurmaya çalışırken çakmağı çakınca 1-2 saniye alevden başka bişi görmedim 😀 değişik bi duygu.
– bu arada belli bi yaşa kadar kulak pisliğinin tadına baktım. hep acı oldugundan yakınırdım. çocukluk işte. (şimdi baharatla zenginleştiriyorum 😉 )
Tabi patates közleme işini de unutmamak lazım ((=
Tepe dedim ya yahu, kayalıklar vardı irili ufaklı. Onların hemen dibinde ateş yakıp patates közlerdik, piknik yapardık. Tabi ateşi söndürme işini itfaiye değil bizim hortumlar yapardı ((=
Birkaç gün sonra yine aynı yerde yine patates közlenirdi ((= (nasıl bir mide yahu, çocuğum işte aklım mı var o zaman ((= )
Demek ki güzide ülkemizin her yanında aynı oyunlar aynı dönemlerde oynanmış. Bizim oynadığımız farklı oyunlar da vardı. Mesela dağa tırmanmaca, köpekten kaçmaca, müteahhitten kaçmaca.. Bizim sokağın arkası tepeydi (biz küçüğüz ya tepe olarak görünüyor bize ((= ) dümdüz biryeri vardı yaklaşık 40 metre, oraya tırmanırdık deli gibi ((= düz duvara tırmanmak eylemini o zamanlar gerçekleştirirdik biz. Yine arka taraflar bağ olduğu için eriğe dalardık, duta dalardık. (dalmak: çalmak, yimek, yutmak (= ) Köpekler kovalardı boklu derenin içinden karşı tarafa kaçardık ((= yeni yeni binalar yapılıyordu ve biz o yeni binalarda oyun oynuyorduk.. müteahhit gelince balkon kat ayrımı yapmadan atlardık ki bir arkadaşım çatıya kadar kaçıp gidecek yer kalmayınca 4 katlı binanın çatısından atlayıp, hem rekor kırmış, hemde ayağını kırıp apandisini patlatmıştı ((=
Kız çocuklarının yaşadıkları hemen hemen birbirine benzer..Bi yaşa kadar evde oturursun, biraz büyüyümce bi iki komşu kızı faln bi kaç kilimi serer mahallete evcilik oynarsın akşama kadar..Biraz daha büyü top oynarsın, sabahtan akşama İSTOP..Kafayı yerdik biz o oyunda vurulmamak için..Bilmeyen yoktur herhalde o oyunu, havaya top atılır isim söylenir..Top yere düşerse kaçılır,topu kaçıran renk söyler onu bulur tutarsın bulamazsan vurulursun falan…Dondurmacıların rengarenk şemsiyelerine zıplayarak tutunurduk…Biri bi abiden duyup şampanya rengi diyince tabiri caiz sıçardık 🙂 O ne lan diye birbirimize sorardık..Ebede bilmez ya ne renk koşup dururduk biri vurulana kadar sonra bütün akşam ebe olan şampanya rengi derdi…Bide köyü hatırlıyorum…Bi komşumuzun bahçesinden kışlık uzun odunları çalar sonra mahalleye götürüp çadır yapmaya çalışırdık..Yerlerde çukurlu zaten çadırı kurmak kolay..Üzerinede bi örtü..Lüks bi evcilik oynama evi 🙂 Tabi odunlarını çaldığımız komşu çadırı başımıza yıkana kadar güzel olur herşey sonra bol miktarda küfür yiyip evlere dağılırdık..Saklanbaç,kovalanbaç,ebelemece,simit,11elli,kral-kraliçe,kuka……Aklına gelen varsa 2.party şeklinde yaz sen yine Emrah abi..Hadi SelametLe…