Fransız Devrimi’ni daha iyi anlayabilmek ve Sieyes‘in fikri katkılarını daha iyi anlatabilmek için, yazı serime Fransa’nın Devrim Öncesi Siyasal Yapısı yazısıyla giriş yapmıştım.
Bir de Fransa’nın Devrim öncesi Sosyal Yapısını aktarmak Devrim’i oluşturan şartları görebilmek için elzem.
Devrim Öncesi Fransa’nın Sosyal Yapısı
Giriş: Sosyal yapı din adamları, soylular ve de üçüncü sınıf olarak ayrılmış durumda. Ancak bu ayrım, hukuki olarak yapılmış bir ayrım.Yani bir toplumun sosyolojik olarak incelenmesinin ardından, bir tahlil değil. Din adamlarının, soyluların ve üçüncü sınıf diye tabir edilip, Fransa’nın asıl halkı ve çoğunluğunun tabi olduğu ayrımlar ve ayrıcalıklar hukuk kurallarına bağlanmış durumda.
Din Adamları Sınıfı: Bu sınıf kralın ardından en güçlü ve en çok ayrıcalıklara sahip olan sınıftır. Dindar hristiyanlarının yoğun bağışlarıyla zenginleşen kilise, bu avantajını kullanıp, senyörlere borç vererek bir anlamda onları kendine bağlamış oldu. Borç alan, emir alır. Sadece ekonomik alanda değil, idari alanda da kilisenin azımsanmayacak etkisi mevcut. Eğitim ve evlendirme gibi.
Ekonomik, idari ve sosyal alandaki bu üstünlük, beraberinde tabi ki siyasal etkinliği de getirdi. Hatırlarsan, bir önceki yazımda 14. ve 15. Louis’in iktidarın kaynağını Tanrı olarak gösterdiklerini yazmıştım. Tanrı’ın yeryüzündeki temsilcisi Papa olduğu içindir ki, Kral’ların iktidarına meşruiyet katan en büyük hadise din adamları tarafından takdis edilmeleri.Takdis gücünün bir tek din adamlarında bulunması, siyasi etkinliği beraberinde getirdi doğal olarak.
Din adamlarının ayrıcalıklarını özetlersem ;
- Askerlik görevinden ve her tür vergiden muaflar.
- Köylüden aşar vergisi alabilmeleri.
- Sahip oldukları gayrimenkuller,Fransa topraklarının önemli bölümünü ellerinde tutma.
Michelet din adamlarının durumunu şöyle anlatmış;
Ruhban sınıfının bir suistimal, asilzade sınıfının bir başka suistimal olduğu apaçık meydanda idi. Öğretim esasına ve vaktiyle millete verdiği örneğe dayanan ruhban sınıfının ayrıcalığı, bir manasızlık haline gelmişti. Bu sınıf herkesten daha imansızdı.
Din adamlarının kendi içerlerinde sınıf ayrımı vardı.Yukarıda özetlemiş olduğum askerlik görevi ve vergiden muaflık, gayrimenkul gelirleri gibi konular her din adamının yararlanabildiği avantajlar değildi.
Yukarı din adamları ve aşağı din adamları olarak bir ayrım vardı. Yukarı din adamları sayıları yalnızca 4 bin civarlarında, kardinaller, evekler, arşöveklerin oluşturduğu sınıftı. Aşağı din adamları sınıfı ise açlık ve sefalet içindeki papazlar, papaz yardımcıları ve manastır sakinleri idi ve toplam sayıları 115 bin civarıydı.
Aşağı din adamları sınıfının, açlık ve sefalet çekmesi ve aslında din adamları sınıfı içinde kalmalarına rağmen, üçüncü sınıftan bir farkları olmaması Etats Generaux‘un toplanmasından sonra, üçüncü sınıf saflarına geçmelerinde etken olmuştur.
Soylular Sınıfı Ayrıcalıklı sınıfın ikincisidir ve yaklaşık olarak 80 bin ailenin oluşturduğu 350 bin kişidir.
Ortaçağda soyluların, kilisenin askeri gücünü oluşturmaları ve bunun sonucunda toplumu düşmanlara karşı savunmaları neticesinde, kendilerine sosyal hayatta yer edindiler. Bu hizmetleri karşılığı, edindikleri ayrıcalıklar ;
- Alınıp-satılan tüm taşınmazlardan vergi alırlar.
- Kılıç kuşanma hakları mevcut.
- Kilisede kendilerine ayrılan özel sıralarda oturmak.
- İdama mahkum olduklarında, asılmayıp, boyunlarının vurulması (giyotin şerefli bir ölüm yolu olarak kabul edilmekte o dönem)
- Yol angaryasından, savaşta askerleri evlerinde barındırmaktan muaflık.
- Avlanma hakkı, ordunun, kilisenin, hakimliğin en yüksek derecelerine yükselme imkanı.
Yukarıda sayılan ayrıcalıklar, tabi ki kendi dönemi içinde değerlendirilmeli.Kılıç kuşanma, kilisede kendilerine ayrılan sırada oturma, giyotinle öldürülme garip ve komik gelebilir.
Soylular sınıfı da, din adamları sınıfı gibi kendi içerisinde sınıflara ayrılmakta.Bunlar kılıç soyluları, kral tarafından soylulaştırılan asker soyluları, toprak ya da ünvan satın alarak sonradan soylu olan giysi soylularıdır. Kılıç soyluları da ; saray soyluları ve taşra soyluları olarak ikiye ayrılmakta ;
Saray soyluları meşhur Versailles sarayında kralın bol keseden verdiği maaşlarla, asker aylıklarıyla, manastır gelirleriyle lüks içinde yaşayan, sayıları 4 bin kadar olan, ama devlet gelirinin 1/4’ünü tüketen sınıftır.
Taşra soyluları ise , taşrada eski şatolarda sefalet içinde yaşayan ve soyluların çoğunluğunu oluşturan gruptur.Siyasal yaşam ve devlet görevlerinden uzaktırlar. Gelir kaynakları, sahip oldukları taşınmaz gelirleri ve mıntıkasındaki köylülerden toplanan paralardır. Ticaretle uğraşmaları ve ekip biçmeleri yasaktır, aksi takdirde soyluluklarını kaybederler. Yaşam standartları giderek yükselmekte olan burjuvaziyle harcama yarışına girişmişler, bunun sonucunda köylüden daha fazla para toplamaya çalışmışlardır. Bu da halkın, senyörlere olan nefretini arttırmıştır. Özetle taşra soyluları ; saray soyluları tarafından hor görülen, saray soyluların yaşantısına özenen, sürekli para topladığı halkı tarafından da nefret edilen, arada kalmış bir soylu sınıfıdır.
Din adamları ve soylular sınıfını kendimce özetlersem ; kralla birlikte, küçük krallar olan, ve ellerindeki imtiyazları ne pahasına olursa olsun kaybetmeye razı olmayan ve bu doğrultuda davranarak devrimin ana nedeni olan, küçük bir nüfusu oluşturup, asıl Fransa olan üçüncü sınıfı ezen, bir nevi Güney Afrika’nın Apartheid rejiminin benzeridirler.
Sosyal yapının en ezilen ve her türlü haktan mahrum olarak yaşayan, devrimi gerçekleştiren sınıfı olan üçüncü sınıfı bir sonraki yazıda anlatmaya çalışıcam.
Not 1: Yeni sunucuya geçtim, sebep günlük ziyaretçi sayısının 5000’i aşması.
Not 2: Yeni tasarıma geçtim, sebep canım istedi.
Not 3: Eski zippo’mu 1 ay sonra buldum, sebep temizlik yaptım : )
Kaynak: Fransız Devriminde Bir Başrol Oyuncusu Sieyes- M. Emin RUHİ Liberte Yayınları – Kitabı Satın Almak İçin Tıklayınız
[…] Öncesi Fransa yazı serimde, en son Fransa’nın Sosyal Yapısında soylular ve din adamlarını […]