Dün Fransız Devrimine Işık Tutan Fikirler yazımla, devrimin oluşmasında ön ayak olan fikirleri özetlemiştim. Bugünkü yazı tamamiyle Sieyes‘in Düşünceleri ve düşüncelerinin Devrim’e etkisi üzerinde olacak.
Sieyes’in davası neydi?
Sieyes’in davası üçüncü sınıfın, yani gerçek ulusun her alanda hakim kılınılmaya çalışılmasıydı. Her alandan kasıt ; ayrıcalıkların olmaması, devrim öncesinde olduğu gibi hukuki olarak düzenlemiş ayrıcalıkları kaldırmak, yasa önünde tüm bireylerin eşitliğini sağlamak, siyasal iktidarın bireylerin doğuştan sahip olduğu doğal haklarla sınırlı olması ve ulusun egemen kılınmasıdır. Kısacası, akla-mantığa sığmayan eski rejim yıkılmalı ve artık Fransa’nın sosyal ve ekonomik gerçeklerine uygun bir rejim kurulmalıdır.
Siyasal Toplumun Kuruluş Amacı Nedir?
Sieyes’e göre siyasal toplum yani devlet, insanların kendi rızalarıyla anlaşarak kurdukları bir yapıdır. Bu yapıda amaçlanan ise, herşeyden üstün olan özgürlük ve mülkiyet haklarına tecavüzü önlemektir. İnsanlar amaçlanan barış ortamında maddi-manevi yeteneklerini geliştirebilecekler, bu gelişim sonucu ürettikleri üzerinde mülkiyet hakkına sahip olacaklar ve mutluluğa ulaşacaklardır.
Özgürlük ve mülkiyet kavramları, insanın varoluşuyla kazanılmış tabii haklardır. Bu haklar bir iradenin, siyasal iradenin verdiği haklar değildir. Yani Devrim Öncesinde halkın belleklerine kazındığı gibi, kralın bir lütfu değillerdir. Bu hakların kaynağı devlet olmadığından, dokunulmazdırlar.
Sieyes ; toplumun devleti oluşturmadaki amacı özgürlük ve mülkiyetin korunması olunca, hukukun da bu temel 2 amaca hizmetten başka gayesi olmamalıdır görüşünü savunmuş ve ;
Yasa dışında herşey serbesttir
diyerek, yasaların ancak özgürlük ve mülkiyet haklarına tecavüzü engelleyecek sınırlamaları düzenleyebileceğini belirtmiştir.
İyi Yasa, başkasına kötülük yapılmasına engel olabilen yasa olduğu takdirde, yasa koyucu meşruluğunu koruyacak, görevini yapmış olabilecektir.
Sieyes ve Ayrıcalıklar Üzerine
Sieyes’e göre ayrıcalıklar iki şekilde kendine vücut bulabilmekte. İlk olarak ; toplum üyelerinden bazı kesimleri, yasa ile zorunlu kılınmış ödevlerden muaf tutmak. Yani önceki konularda anlattığım ödevler olan , yol angaryası, asker barındırma zorunluluğu, vergi bağışıklıkları gibi ödevlerden muaf olma.
İkinci ayrıcalık ise, yasa ile herhangi bir sınırlandırma getirilmemiş birşey üzerinde ayrı bir hak bahşetmek. Gene önceki yazılarda anlattığım, kilise ve askeriyenin başına yalnıza soyluların yükselebilmesi gibi.
Sieyes’e göre bu ayrıcalıklar, doğal hak olan mülkiyet ve özgürlük haklarına tecavüzden başka birşey değildir.
Sieyes ve Ulus Kavramı
Sieyes’e göre Ulus ; ortak bir yasa altında yaşayan ve aynı temsilciler tarafından temsil olunan bir ortaklar topluluğudur. Bu tanımlamayla ayrıcalıklı hiçbir sınıfın ulus kavramına dahil olamayacağını vurgulamıştır.
Ulusu oluşturanların ortak özelliği yasalara uymaktır. Ancak Fransa’da ayrıcalıklı sınıflar ortak yasanın dışındadırlar.Bu durumsa ulus içerisinde ulus yaratmaktadır. Bu ayrıcalıklı kesimler, üçüncü sınıfa uygulanan yasaların dışında, kendilerine özgün yasalara ve temsilcilere sahiptirler. Yani her sınıf, ayrı bir ulus oluşturmakta.
Sieyes ayrıcalıklı sınıfın, tümüyle topluma bir yük olduğunu ispatlamaya çalışmıştır. Öncelikle üçüncü sınıfın toplumun varlığını devam ettirebilmesi için yapılması gereken tüm yaşamsal işleri yaptığını vurgulamıştır. Oysa sayıları yalnızca 300.000 kadar olan ayrıcalıklı sınıf, toplumda genel olarak külfetli olarak adlandırılan hiçbir işi yapmayıp, yalnızca şan-şöhret, para, mevki kazandırabilecek, az zahmetli işleri yürütmektedirler.
Özel sektör işlerinin tamamını üçüncü sınıf yapmakta, ayrıcalıklı sınıfın esamesi okunmamaktadır. Üçüncü sınıf ; eker-biçer, ticari hayatı düzenler, toplumun ihtiyacı olan araç-gereci yapar, serbest meslek işlerine bakar. Ayrıcalıklı sınıfsa hiçbir şey yapmayıp, üçüncü sınıfın özel sektördeki emeğinden vergi alır.
Sieyes, en kötü düzenin çalışmamanın şeref sayıldığı düzen olduğunu vurgulamış ve üretime hiçbir şekilde katkıda bulunmayanların, üretimden en fazla pay aldıkları çelişkisini ifade etmiştir.
Bana göre Sieyes’in ayrıcalıklı sınıflara ilişkin en güzel tespiti, kendisine sorduğu “ayrıcalıklı sınıflar olmasa ne olurdu” sorusuna verdiği “HERŞEY” yanıtıdır.
Özetle, tek amacı mülkiyet ve özgürlük haklarına yapılacak muhtemel tecavüzleri önleme olan siyasal iktidar, din adamlarına soylulara ayrıcalıklar vererek bu tecavüze iştirak etmektedir.Bu durum da siyasal iktidarı gayrimeşru hale getirmektedir.Öyleyse direnme hakkı meşrudur!
Sieyes’e göre devrim ; baskıya karşı direnme hakkının kullanılmasından başka bir anlam taşımaz.
Sieyes’in tüm fikriyatı üçüncü sınıfı yani gerçek ulusu, din adamlarının soyluların baskısından kurtarma üzerineydi. Sieyes adım adım fikriyatını,fiiliyata döktü.
Sieyes’i diğer düşünce adamlarından ayrı kılan en büyük özelliği, fikirlerinin henüz hayattayken fiilayata döküldüğünü görmesi ve hareketin içinde yer almasıdır. Tabi bu durumda, Sieyes’in doğru zamanda, doğru koşullarda, doğru yerde bulunduğu da gözden kaçırılmamalı.
Konu burada kalsın, sonraki yazıda Sieyes ve Üçüncü Sınıfın İstekleri konusunu aktarmaya çalışırım.
Kaynak: Fransız Devriminde Bir Başrol Oyuncusu Sieyes- M. Emin RUHİ Liberte Yayınları – Kitabı Satın Almak İçin Tıklayınız