Not: Yazı misafir kalem Nimbus’a aittir.
Sizlerle -siz kimseniz artık- kafamdan bir türlü atamadığım bir minik olayı ve evrenle olan düzeyli ilişkimi paylaşmak istiyorum. Pi’nin Yaşamı filmini izlediyseniz, filmin sonunda yakaladığınız felsefik bakış açısını anımsayarak yazıyı okumanızdan memnun olurum.
Üniversite 3.sınıfın bahar dönemi, gelmiş yazın neşeli günleri ve ben her tatil olduğu gibi biyolojik insan saatimi bir yarasa ile takas etmiş durumdayım. Sabaha kadar oturup akşama kadar uyuduğum döngü içerisinde bir gece masamda oturmuş, hızlı tırmanışlar ile yükselemediğim çizim yeteneğim üzerine çalışırken, bir böcek tıkırtısı ilişti kulağıma -kulaklarım çok keskindir-. Döndüm baktım bir hamam böceği yorgun ama neşeli yatağımın altından çıkmış, uyku tutmamış da bir kitap okusam fikrine kapılmış kütüphaneme doğru ilerliyor. Normalde örümcek bulunca eline alıp zorla ağ ördürtmekten zevk alan ben hamam böceğinden tiksiniyorum tabi. Sonuçta ikimiz de bir ayak altında ezilirsek aynı gürültüyü çıkarıp aynı oranda sıvı kaybediyoruz. Neyse hemen aldım çocukluktan kalma kumbaramı boşalttım içini hapsedicem misafiri atıcam camdan. Meğer bunun da kulaklar keskinmiş, duyunca hareketimi speddy gonzalese dönüştü ve gözden kayboldu. Ertesi gece -ki olaylar hep gece 3’e doğru gerçekleşiyor- yine ortaya çıktı bizimki ben yine ayaklandım o yine ayakları hızlandırdı ve gitti. Ertesi gece kumbarayı hazır ettim bekliyorum, göründü kovaladım, bir kaç başarısız girişim ve boyutsal avantaj kullandığı için uzaktan gözlem, arada elim parfüme gidiyor üzerine sıksam ölür mü diye, içimdeki hindu her canlı kutsaldır diyor falan. Bir iki gece sonra da alıştım hayvanın iğrenç parlaklığına, etrafta üreyeceği bir yari de gözükmüyor nasılsa yaşasın ölsün ne yapayım dedim (tabi bu cümleler sadece evreni kandırmak için yoksa uyanınca daha günaydın mesajı atmadan hamam böceği ile günaydınlaşma riskine girilir mi ?). Velhasıl evren kandı cümleme düştü sinsi tuzağıma hamam böceğini halının ortasında açıklıkta yakaladım. Örttüm üzerine kumbarayı bu içeride dan dun sesler ile debeleniyor ama bir türlü kumbaranın tepesine çıkmıyor ben de kaldırıp atamıyorum. Alttan kağıt sokup kapatayım diyorum rahat durmuyor, saat 3buçukta yakalamışım hayvanı hava aydınlanıyor iş bitmiyor. Nezaketimi kaybedip hard hurt kağıdı soktum halı ile kumrabara arasına en sonunda, bu seferde böceğin arka bacağı koptu =( . Geri dikebilecek halin yok ya Nehir dedi iç sesim ve böceği attım camdan, zavallı iğrenç şey bu sefer de birinci kattan ters düştü zemine çırpınıyor. Hayvanla 1 haftam geçtiğinden terkedemiyorum kaderine bir türlü. Hadi dedim bu sefer de hava aydınlandı git sıcak bir poğça al o ara hayvanı düzelt, karma works, kalırsın bir gün zeminde eksik bacakla didinir durursun. Çıktım baktım hayvanın düştüğü apartmanın arka kısmına çıkan kapı kilitli. Eee dedim eceli gelmiş artık ne yapayım aldım poğçamı döndüm eve baktım camdan bu hala çırpınıyor. Tam içeri giricekken bir serçe geldi kondu yere baktı buna şöyle bir uzaktan 2 zıpladı yanına kondu taktı gagasını aldı böceği gitti. Ben öyle mal gibi kala kaldım, cinayete yardım ve yataklıktan suçluyorum kendimi. O böceğin çırpınışı, o kuşun seher vakti kafam kadar böceği emeksizce gagalayıp uçuşu gif gibi kafamda. E travmam değil tabi.
Haftalar sonra annem evdeki halıları yıkadı, apartmanın bahçesine asmak için yardıma koştum kapı yine kilitli idi. Meğerse bahçeye çıkmanın gayet kolay başka bir yolu varmış öyle zor da değil göz önünde tabi görene, atladı çevik annem astı halıları ve “ben o böceği kurtarabilirmişim.” diyerek yaşıyorum.
Dramatizasyon bir yana evren ile ilişkim böyle işte. Başıma bir musibet yollar sabrım artar ama asla kabullenecek kadar değil, sonra hinlik cinlik bir yol bulurum ki sonunda kala kalırım. E atlatırım tabi ama hep bir yerde kaşınır.
Bu arada, eve girmiş bir at sineği ile maceramda içimdeki hindu karışmadı ve sineğe parfüm sıkıp öldürmeye çalıştım. Sinek ölmedi ama odalarda gezdikçe bütün ev parfüm koktu. Yani evinize Burberry Weekend kokulu bir at sineği girerse bilin ki o benim sineğim.
Söylesen tesiri yok; sussan gönül razı değil…
BENİM BİR MUHABBET KUŞUM VAR HİC YUMURTA YAPMIYOR NE YAPMALIYIM
Çok iyi yazı ama sen yoksundur artık buralarda
Kafka nın böceği olmasın o 🙂 neyse ya eceli gelmiş adamın