Kültür çatışması, kültür şoku, kültür farkı, kültürler savaşı vs. Eminim bu kavramları duymuşsundur. Gördüğünde ahlaken yanlış bulduğun, iğrendiğin, tiksindiğin, ayıpladığın, kınadığın ancak yapan ya da yapanlar tarafından içselleştirilmiş davranışlarla karşılaşmışsındır.
Kavram kargaşasına sebebiyet vermemek için kültür ana başlığında bulunan terimleri açıklamadan önce kültürü tanımlayalım;
Kültür nedir?
Edward Burnett Tylor’ın (E. Tylor, E.B Tylor) “İlkel Kültür” (Primitive Culture) adlı eserinde kültür şöyle tanımlanmış; “Bir toplumun üyesi olarak insanın kazandığı bilgi, inanç, gelenek, sanatsal faaliyet, hukuk, ahlaki değerler ve diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür.”
Kültürün onlarca tanımı mevcut, yukarıdaki tanımı yeterli buluyorum.
Peki kültürün günlük hayata etkisi ne kadar ve neden önemli? Ne yiyip, neyi yemeyeceğine, kime saygı göstereceğine, diline-dinine, neyi ayıplayacağına kadar herşey kültürle öğretiliyor ve öğretilenler o kadar içselleştiriliyor ki öğretilenlerin dışındaki davranışlar bize sapma olarak bile gelebiliyor.
Kültür toplum içerisinde oluşuyor ve öğreniliyor. İnsanın ilk toplumsallaşması ailesiyle birlikte başlıyor. Ailenin öğrettiği kültür, ilerisi için temel oluşturuyor. Kültürün öğrenilmesinin devamı toplumsallaşmayla paralel olarak okulla, iş hayatıyla devam ediyor. İnsan hem kültürü öğrenen hem öğreten, hem de oluşturan. Kısaca kültürün genel özelliklerine bakarsak; kültür kalıtsal olmayıp öğrenilen, paylaşılan, olduğu gibi kabul edilen, sembolik öğeler barındıran, yer ve zamana göre değişiklik gösteren bir kavramdır.
Biraz açarsam, kalıtsal olmaması, öğrenilen bir şey olması şu demek; kültürün genlerle aktarılan bir olgu olmamasıdır. Örnek; ABD / Harlem’de doğan bir bebeyi alıp Kırşehir’in Çiçekdağı Akbıyıklı köyündeki bir yerel aileye bakması için verdiğinizde bu bebeğimiz genetik olarak bir zenci olmasına rağmen müzik zevki old school rap yönünde değil türkü olarak şekillenecek, hey yow peace demeyecek “selamın aleyküm” diyecek, “hey artık 18 yaşını geçtim bana karışamazsın baba” demeyecek, ölene kadar ana-babaya saygıda kusur etmeyecektir büyük ihtimalle. Ya da şunu sorayım neden köpek eti yemiyoruz? Köpek eti yemememizi gerektiren sebep nedir? Neden hiç köpek eti yemedin? Merak ettin mi tadını, ya da neden yemediğini, toplumdaki diğer bireylerin neden yemediğini sorguladın mı? Muhtemelen ne sorguladın, ne de yedin. Oysa köpek eti bazı ülkelerde oldukça popüler ve kıymetlidir. Sana kim öğretti köpek etinin yenmeyeceğini?
İkinci olarak kültür paylaşılır ve insan toplumuna sirayet eder. Paylaşma homojen olmayabilir. Bu sebeple ülkemizde dahi doğu-batı-kuzey güney-orta bölge toplumları arasında damak tadı, şive-ağız farklılıkları, davranış farklılıkları özetle kültür farklılıkları oluşur.
Üçüncü olarak olduğu gibi kabul edilmesi; gün içinde farkında olmadan ve sorgulamadan uyguladığımız onlarca kültür pratiği mevcut. Nadiren üzerine düşünürüz. Bu pratikleri sorgulamaya başladığın zamansa oryantasyon bozukluğuna uğrayabilirsin.
Dördüncü olarak kültürün sembolik olmasına bakarsak; kültür yalnızca aynı davranış biçimlerini uygulamak değildir. Taklitçilikten ötesi olarak, o davranışların anlamını bilmek ve öğrenmektir. Örneğin haç işaretine müslümanlar hristiyanlar kadar anlam yüklemez. Aynı şekilde hristiyanlar da hilale. Oysa her iki taraf için bu iki semboller uğruna savaşlar verilen, savaşlarda motivasyonu arttırıcı bir unsurdur. Sembollerin ardında taşıdığı anlamlar kültürden kültüre farklılık gösterir.
Kültür kavramını açıklamaya çalıştıktan sonra kültüre ait bir kaç kavrama daha yer vermek istiyorum. Sıklıkla kullandığımız kavramların tam manasını bilirsek daha doğru argümanlar oluşturabiliriz.
Alt Kültür: Her ne kadar günlük hayatta bu kavram pejoratif bir manada kullanılsa da aslında alt kültür bir toplumda egemen olan kültürden belirli bir farklılık gösteren ve azınlık olarak nitelendirilebilecek gruplarca benimsenen kültürdür. Burada kilit nokta, alt kültür mensuplarının yaşadığı toplumun temel değerlerini benimsemesi ancak kendilerini diğer gruplardan ayıran davranışlara sahip olmalarıdır. Genelde etnik gruplar ve gençlerin oluşturduğu alt kültürler mevcuttur. Bu konuda ülkemizdeki Abaza ve Çerkez gruplarını örnek verebilirim. Toplumun temel değerleri ve kültürlerine karşı olumsuz bir tutumları yoktur ama kendi adet ve örfleriyle farklılaşırlar. Hele kız almayı falan deneyin bunlardan, çıldırırsınız yemin ediyorum. Nerede sikimsonik adetler, bunlarda aga. (Etnosentrik bir yorum yaptım son cümlemde 😐 )
Karşıt Kültür: Yaşam biçimleri bakımından içinde yaşadıkları kültüre ters davranışlar içeren bir alt kültür grubudur. Bu grup üyeleri toplumun sahip çıktığı, hatta gurur duyduğu davranışları, normları reddederek karşıt tutum ve davranışlarda bulunurlar. Örneğin 1960 yıllarından Hippi hareketi. Bir kesime göre “Gezi Hareketi”
İdeal Kültür: Toplumu bir arada tutan, toplumca benimsenmiş değerlerin yalnızca kurallarda geçerli olmasıdır. Bir nevi olması gereken hukuk.
Gerçek kültür: İdeal kültürdeki değerlerin günlük hayata yansımasıdır. Bir nevi olan hukuk.
Dünyaya demokrasi ve rafah götüren, götürme iddiasında olan A.B.D’de 10 milyon evsizin yaşaması gerçek kültür. Demokratik Kuzey Kore iddiası ideal kültür, ama sıkıysa Kim Il Sung’un fotoğrafının önünden geçerken selam verme; gerçek kültür.
Canım ya, çok şirin lan, insanın selam veresi geliyor belki de gönüllü uymadır Kuzey Koreli gençlerin günahını almıyım şimdi:|
Yüksek Kültür: Bir toplumdaki seçkin kesimin sahip olduğu davranış ve normların oluşturduğu kültürdür. Bu kişilerin özel zevkleri, yaşam biçimleri, alışkanlıkları toplumdaki geniş halk tabakasından farklılaşır. Genel resmedilmesi, bu gruptaki kişilerin resim, heykel, sanat galerileri, klasik müziğe yönelimleri şeklindedir. Özetle bizim toplumda “entel misin lan sen?” diye sorgulanan kesim. Tabi bir toplumda yüksek kültür grubuna dahil olan kişi diğer toplumda karşıt kültür grubuna dahil olabilir. Gider Afganistan’da bir heykel galerisi açarsan Taliban seni küçük operasyonlarla şımartabilir. (Onu küçük operasyonlarla şımartın.)
Yaygın Kültür: Toplumdaki büyük halk kesimlerinin benimsediği yaşam biçimi, zevkler de yaygın kültürü oluşturur. Bizim toplum açısından; dizi izlemek, halı saha maçına gitmek, kahvehaneye takılmak, Serdar Ortaç-Demet Akalın dinlemek.
At Gözlüğü olarak size büyük bir hizmette bulunarak karşılaştırmalı Yüksek Kültür-Yaygın Kültür listesini yayınlıyorum; ilk satır yaygın kültür, ikinci satır yüksek kültür.
1) Köyde arazi şartlarından dolayı ata biner
At çiftliğinde çevresine anlatmak ve sosyal medyada fotoğralarını paylaşmak için ata biner
2) At yarışı oynar
Üzerine bahis oynanan atların sahibidirler.
3) Demet Akalın dinler
Çocuğunun sünnetine Demet Akalın’ı getirtir.
4) Recep İvedik’i gişe rekortmeni yapar
Nerede sikimsonik buhranlı, duraksamalı, bunaltıcı film var bayılır.
5) Halı saha maçına gider
El halısı kolleksiyonu yapar
6) Toki’den eve girer, yıllarca kredi öder
Toki ihalesini alan müteahhittir.
7) Kahvede kağıt oynar
Briç partisine gider.
8) Tavla oynar
Satranç oynar
9) Menemen yapar
Krep yapar, üstüne böğürtlen reçeli sürer.
10) Ölür
Ölür
Neyse, liste daha uzar da gecenin 00:30’unda bunlar döküldü içimden. Gelelim kültürel rölativizme (bazı kaynaklarda relativizm de yazıyor, buna takılmayın. Kırk yıldır poğaça üzerinde ittifak edemedik bunda mı edicez) (bkz: poğaça, poğça, bohaça, pohoça)
Kültürel Rölativizm: Bir kültürü, yine o kültürün yapısı içinde, değer yargılarını kullanmadan tanımaya ve anlamaya denir. Yaygın ve çarpıcı örneği Eskimolar’ın yaşlı insanlarını ölmeleri için soğukta bırakmalıdır. Kendi değer yargılarımızla baktığımızda “tüü olmaz olsun senin gibi evlat, ulan it seni emziren anaya, bakan babaya bu yapılır mı, bir yatağı çok mu gördün, hadi balığın yok orda BİM de mi yok, fasulye konservesi de mi veremedin” diyebiliriz. Lakin Eskimolar yemek stokları çok az olduğu zamanlarda bunu yaparlar ve zayıfların ve yaşlıların dayanamayacaklarını düşünerek grubun gençlerinin ve kuvvetlilerin daha kolay hayatta kalması adına bunu yaparlar. Grubun zayıfları ve yaşlıları da bu davranışı normal karşılamaktadır.
Etsosentrizm (Kültür taassubu) : Bir kişinin kendi kültürünü merkeze alması ve diğer kültürleri merkeze aldığı kendi kültürü açısından değerlendirmesi. Örneğin hiç peynir yemeyen bir topluma vereceğin tepki kuvvetle muhtemel “peynir yenmez mi lan?” dır. Ya da canlı kurbağa yiyen bir toplum davranışını “iğrenç” olarak değerlendirirsin. Deneyelim mi? Şunu bir izle istersen; Japonya’da canlı kurbağa pişiren bir yer; https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=NT2w2gdSeVg
Bu etnosentrik tutum daha çok kapalı toplumlarda görülüyor. Bayburt Merkez’de erkek olmama rağmen şortla dolaştığım gün yemediğim laf kalmamıştı. Abooo bak iyi hatırladım “hele gardaş birşey giyeydin” demişti bir dayı ehehehe.
Ülkemizden anlatımlarla devam etme arzusundayım. Bu etnosentrik tutumun mağdurları yalnızca ülkemizin batısından doğusuna gidenler değil. Doğudan batıya gidenler de muzdarip. Yöresinin ağzıyla konuşanlar alay konusu ediliyor, Bağdat caddesinde 2 kara çarşfalı vatandaşın 500 metre boyunca sözlü tacizlere maruz bırakıldığına da şahit oldu bu gözler. “Yürü git burdan ninjaaaaa” diye höykürüyorlardı. Ninja demek? Çok yaratıcı gerçekten amına koyyim, orjinal ol bari.
Yine ülkemizde kültürü şekillendiren belki de en kuvvetli unsur olan din de etnosentrik tutumlarda çok baskın. Erzurum’da Ramazan ayında gündüz vakti sokakta bir şey yemek içmek mayın tarlasında Mahmut Tuncer’le non-stop halay çekmek gibi birşey.
Görmüş-geçirmiş diye bir laf kullanırız. Dikkat ettiysen ülkeyi ya da dünyayı gezmiş, farklı kültürleri tanımış kişiler etnosentrik bir tutumdan genelde uzak olurlar. Köyünden, ilçesinden, ilinden dışarı adım atmamış kimseler ise bu etnosentrik tutuma çok daha fazla sahiptirler. Askerliğini yapmış olanlar daha iyi anlayacaktır bunu.
Özellikle “kadın” bu etnosentrik tutumlarda bir obje olmaktan öteye pek geçemiyor ülkemizde. “Kadın kısmı” ile başlayan cümleler, “kadın kısmı çalışır mıymış, hesap öder miymiş, gece dışarda gezer miymiş” lerle devam ediyor. Bizim kültürümüzde boşanma olmaz mı ararsın, kadının yeri kocasının evidir, dön kocana diyenler ve celladına gönderenler mi ararsın. Fiuyyyyyyy, çok ekmez yiycez daha aga.
Yazı boyunca etnosentrik tutumu bir bizim ülkenin insanları yapıyormuş gibi bir izlenim bırakmış olabilirim. Ama tabi ki durum böyle değil. Yurt dışına gidenler bu etnosentrik tutumun biz “deveye binenler” olarak iliklerimize kadar hissettirildiğini bilirler. Öyleyiz biz, “hala deveye mi biniyorsunuz” diyor feryadına oturduğumun. Ya da yurtdışında kol kola giren iki Türk erkek olarak eşcinsel muamelesi yapılmanız falan. Eşcinsellerin olayı farklı algılayıp ülkemize Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ni izlemeye gelmeleri. En bombası buydu sanırım ehehehe
Burada bitiriyorum, şu şarkı da sevip de kavuşamay… şaka lan şaka, iyi gider;
https://www.youtube.com/watch?v=xCm18cvq9e8
Güzel İçerik Elinize Sağlık. Karışılıklı içerik takası yapabiliriz. isterseniz.
Aletmakine.com’da çeşitli tarım ekipmanları, motorlu testereler, jeneratörler, hayvancılık makineleri, motosikletler ve daha birçok ürün bulabilirsiniz. Aletmakine.com’da alışveriş yaparak hem kaliteli hem de uygun fiyatlı ürünler satın alabilirsiniz. Ayrıca aletmakine.com’da bulduğunuz ürünleri kendi sitenizde, blogunuzda veya sosyal medya hesaplarınızda paylaşarak hem aletmakine.com’a hem de kendi sitenize backlink sağlayabilirsiniz. http://www.Aletmakine.com ’u ziyaret etmek için buraya tıklayabilirsiniz.